1 Ekim 2013 Salı

Sumerlilerden Yahudilik,Hıristiyanlık Ve Müslümanlığa Ulaşan Etkiler dumuzi

Sumerlilerden Yahudilik,Hıristiyanlık Ve Müslümanlığa-7

Sumerlilerden Yahudilik,Hıristiyanlık  Ve
Müslümanlığa Ulaşan Etkiler
Ve Din Kitaplarına Giren Konular-7


Belleten C. LVIII,  Sa :223
Aralık 1994
Sayfa :685-725
 
MUAZZEZ  İLMİYE  ÇIĞ

 ***
Sumer ekonomisi tarima dayali oldugundan, onlar için tarimla ilgili ko­nularin en önemlisi, ülkelerinde bolluk ve bereketin olmasi idi. Bunun için onlar, ask tanriçalari Inanna ile çoban tanrisi Dumuzi'yi (bu baslangiçta bir kral idi, sonradan tanri yapilmis nasilsa) evlendirirlerse, onlarin verimlilik gücünü ve ölümsüzlüklerini paylasacaklarina ve bu yolla ülkelerinde bolluk ve bereketi saglayacaklarina inanmislardi. Bu inanca uyarak Sumer sair ve ozanlar onlarla ilgili uzun bir efsane yaratmislar ve bunu yaziya geçirerek zamanimiza kadar ulastirmislardir. Bu hikayeyi kisaca özetleyelim:

Ask tanriçasi Inanna ile Dumuzi birçok zorluklardan sonra evleniyorlar. Bu evlilikten sonra tanriça yeralti dünyasina gidiyor. Fakat orasi "gidip de dönülmeyen ülke". Kurala göre, tanriça olmasina ragmen, O, yeryüzüne bi­rakilmiyor. Bilgelik tanrisi Enki'nin yardimi ile tanriça, kendi yerine birini göndermek üzere, yeralti yaratiklari ile disari çikiyor. Tanriça her gittigi yerde tanri ve tanriçalarin, kendisinin yoklugundan çuvallar giyerek, yer­lerde sürünerek yas tuttuklarini görüyor ve hiç birini göndermeye kiyamiyor. Fakat kocasinin bulundugu sehre  gelip, onu, karisinin yokluguna al­dirmayarak keyifle tahtinda oturdugunu görünce, büyük bir kizginlikla "alin bunu!" diyerek cinlere veriyor. Daha sonra yaptigina pisman olan, fakat ko­casinin cezasiz kaldigini da istemeyen tanriçanin yardimi ile, Dumuzi'nin kiz kardesi rüya tanriçasi Gestinann'nin, kardesi yerine yarim yil yeraltinda kalmasi, tanrilar meclisinde kabul ediliyor.

Böylece Dumuzi kis aylarinda yarim yil yer altinda kaldiktan sonra bahar zamani disari çikip tekrar karisi ile birlesiyor.

Bu birlesmeyi, zamanin krali ile bas rahibe evlenerek kutluyorlar. Bu­nun için büyük törenler yapiliyor. Artik yeni bir yil baslamistir, ortalik uyani­yor. Agaçlar yesilleniyor, hayvanlar çogaliyor.

Iste bu törenlerde okunmak üzere, kralin ve rahibenin veya tanrinin ve tanriçanin agzindan birbirlerine karsilikli söylemeleri için ask dolu, sevgi dolu, açik saçik siirler yazilmis ve bunlar bestelenerek sarki haline getirilmis­tir.

Sumer bereket kültünü olusturan bu törenler, bugün "Kutsal Evlenme Törenleri" olarak nitelendirilmistir. Bu Törenlerin Bati Samilerinde uygu­landigi hakkinda bk. MUSA ve Yahudilik s. 29.

Bu bereket kültünün Isa'nin zamanina kadar, hatta daha geç zamanlara kadar sürdügü anlasiliyor. Iste bu yüzden Tevrat'tan birçok dinle ilgili olma­yan konular çikarildigi halde, bu siirler birakilmis olmali. Bu törenlerin Sü­leyman zamaninda büyük bir ihtisamla devam ettigi, siirlerin ona ait olarak gösterilmesi ile kanitlanabilir. MUSA ve Yahudilik s. 29.

Sumer ve Tevrat siirlerinden bazi bölümleri karsilastiralim:

Istanbul Arkeoloji Müzesi Arsivinde bulunan ve bir rahibe tarafindan Kral Susin'e söylenmek üzere yazilmis bir siirden bölümler:

Güvey kalbimin sevgilisi,
Senin nesen hostur, bal tatlisi!
Arslan! kalbimin sevgilisi,
Senin nesen hostur, bal tatlisi!
Beni büyüledin, karsinda titreyerek durayim!
Güvey senin tarafindan yatak odasina götürüleyim!
Beni büyüledin, karsinda titreyerek durayim,
Arslan !  senin tarafindan yatak odasina götürüleyim.

Güvey seni oksayayim!
Yatak odasinda bal dolu,
Senin güzelliginle neselenelim,
Arslan! seni oksayayim!

Tevrat Nesideler Nesidesi Bab 1:2-4

Beni kendi agzinin öpüsleriyle öpsün:
Çünkü oksamalarin saraptan daha iyidir.
Kokuca itirin ne güzel!
Senin adin kabindan dökülen itir gibidir,
Bundan ötürü seni kizlar seviyor.
Beni kendine çek, biz senin ardinca kosariz,
Kral beni iç odalarina götürdü,
Seninle biz ferahlanip seviniriz,
Senin oksamalarini saraptan ziyade anariz,
Seni sevmekte onlarin hakki var.

Bab 4:9-11
Kaptin gönlümü, kizkardesim, yavuklum!
Gözlerinin bir bakisi ile,
Gerdaninin tek zinciri ile gönlümü kaptin.
Oksamalarin ne güzel, kizkardesim, yavuklum!
Saraptan ne kadar hostur oksamalarin,
Itirin güzel kokusu da her çesit baharattan!
Ey yavuklum! bal dudaklarin.
(Sumer'de tanri  Dumuzi, Inanna'ya "Kizkardesim" der.)

Bab 3:1
Ey Sion kizlari! çikin, Kral Suleyman'i taç ile görün,
O taç ki, onun dügün gününde ve yüreginin sevinci gününde,
Anasi onu basina giydirmisti.

Bu satirlar kutsal evlenme törenlerinin Kral Süleyman zamaninda devam  et­tigini kanitliyor. Tevrat'a göre Süleyman'in her dinden 700 karisi varmis ve onlarin dinlerini
de Süleyman sürdürmüs.

Bab 2:10-12
Sevgilim cevap verdi,
ve bana dedi: sevgilim,güzelim, kalk da gel.
Çünki, iste, kis geçti:
Yagmurlar geçip gitti;
Yerde çiçekler görünüyor;
Terennüm vakti geldi,

Bu satirlar da kutsal evlenme töreninin baharda yapildigini anlatmakta­dir.

Bab 6:10
Bakisi seher gibi,
Ay gibi güzel,
Günes gibi temiz,
Sancak açmis ordu gibi korkunç,
Bu kadin kim?

Bu satirlar da tanriça Inanna niteliklerine uymaktadir.

Bab 2:4-6
Kuru üzümle bana kuwet verin,
elma ile beni canlandirin,
Çünkü ask hastasiyim ben.
Sol eli basimin altinda olsun,
Sagi da beni kucaklasin.

Sumerce'de buna paralel olan satirlar:

Sevgilim, kalbimin adami,
"Sag elini vulvama koydun,
Sol elin basimi oksadi,
Agzini agzima dayadin,
Dudaklarimi basina bastirdin.

Görüldügü gibi, birkaç Sumer siirinde bile paralellikler bulunuyor.

Kuskusuz bunlar gibi daha pek çok siir vardi Sumer'de. Fakat bunlarin bü­yük kismi 
hala toprak alnnda olmali! Belki bazi müzeler ve kolleksiyonlarda da henüz okunmayanlar vardir.

Sumer ask tanriçasi Inanna, Akad'larda Istar, Israil'de Astarta,Yunanli­larda Afrodit, Romalilarda Venüs adi altinda saygi görmüs ve varligini sür­dürmüstür.

Bugün de Isa'nin annesi Meryem'e, Inanna'ya ait nitelikler yakistirili­yor. O da Inanna gibi, gögün hakimesi, sosyal adaletin savunucusu, fakirle­rin, ezilenlerin koruyucusu sayiliyor. Bazi çevrelerde tanriça seviyesine geti­rildiginden, oglundan daha çok ona tapildigindan, annelerin, savasanlarin,üzüntü çeken ailelerin yardim için ona dua ettiklerinden söz ediliyor: The Search of Mary, Richard N. Osling, Handmaid Or Feminist? The Time, De­cember 1991, p. 52-56.

Isa'nin durumu da Dumuzi'ye benziyor. Dumuzi'nin dövülerek, eziyet edilerek yeraltina götürülüsü, tekrar yeryüzüne çikisi, Isa'ya yapilanlar ve her yil yeryüzüne çiktigi düsüncesi, Dumuzi'nin serüvenini andiriyor.

Dumuzi, takvimimizde Temmuz ay adi olarak sürüyor. Musevilerde de Tammuz seklinde. Bu ayin 17'sinde Israil kadinlarinin oruç tutarak mabet kapisina gidip aglamalari, Dumuzi'nin yeraltina götürülüsü dramini canlan­diriyor.
  
Ülkemizde Mayis ayi basinda bahçelerde, hatta mezarliklarda (Tahtakuslar köyünde) kutlanan Hidirellez senlikleri bu kutsal evlenme tö­renlerinin bir devami gibi görünüyor. Çünki senlik, Hizir ile Ilyas Peygam­berin biraraya gelmesi nedeni ile yapiliyor. Ayrica bu günlerin gecesinde ya­pilan bir niyetin olacagi, iki yildizin birlestiginin görülmesine bagli imis. Bunun için niyet yapanlar sabaha kadar bu olayi beklerlermis (Yasar Kema­l’in Agri Dagi Efsanesinden).

 Bu kutsal evlenme törenlerinin izleri, bir Cagatay sairi tarafindan Hicri 950' de mesnevi seklinde yeniden kaleme alinmis olan Bediülcemal ve Sey­felmülük hikayesinde bulunmustur. Bkz. Gönül Tekin, Seyfelmüliik ve Be­diülcemal Hikayesinde Eski Yakin Dogu Kültüründen Kalma Unsurlar Hak­kinda, Journal of Turkish Studies, Türk Bilgisi Arastirmalari (Massachusetts 1985) p. 277-300. (Bu çok degerli makalenin fotokopisini bana veren yazarin kardesi Sayin Prof. Dr. Güney Kut'a candan tesekkürlerimi sunarim).

Bütün bunlardan anlasilacagina göre Sumerlilerin kurduklari din ve ya­rattiklari zengin edebiyat, Ortadogu milletlerine büyük etki yapmis, hatta dinlerinin temelini olusturmustur.

Yalniz, bu etki Sumerliler' den israilliler' e dogrudan dogruya olmamis­tir. Çünki Israil'in tarih sahnesinde görülmeye baslamasindan en az bin yil önce Sumerliler varliklarini yitirmisti.

Öyle ise bu kültür onlara nasil ulasmisti?

Bu ulasmanin çesitli yollarla oldugu bugün kanitlanabiliyor.

Sumer devletinin, güçlü oldugu çaglarda, sinirlari doguda Hindistan'a (Dilmun?), batida Akdeniz'e (Ebla, Martu) hatta Kibns'a, kuzeyde Orta As­ya'nin batisina (Aratta, Hurrum), Güneyde Misir ve Habesistan'a (Magan,Meluhha) kadar genislemisti. Oralara giden asker ve tüccarlar, oralardan ti­caret amaci ile gelen insanlar Sumer kültürü ile bir baglanti kurmuslardi.

Iö. 2400 yillarinda Israilliler gibi Sami bir irktan olan Sargon adinda biri Sumer'i ele geçirerek bir Akad Kralligi kurmustu. Onun ve ondan sonra gelen sülalesi zamaninda Samiler Mezopotamya'dan Ortadogu'ya kadar ya­yilmaya baslamis ve Akad dili de konusulan dil haline gelmisti.

Suriye'de eski adi Ebla olan yerde, bu yüzyilin ikinci yarisinda yapilan kazilarda iÖ. 2400 yillarina tarihlenen 15000 kadar tablet bulundu. Bunlar Çiviyazisi ile ve Sami bir dilde yazilmistir. Bu tabletler arasinda bulunan Su­mer edebi kompozisyonlarina ait parçalardan, Eblalilarin daha o çaglarda,yaIniz Sumer yazisini almakla kalmayip, Sumer edebiyatini da Suriye toprak­larina götürdükleri anlasiliyor.

Bir müddet sonra Sumerliler yeniden canlanarak bir Sumer Devleti kurdular. O da oldukça kisa bir süre sonra parçalandi. Yine Sami bir halk olan Amoritler, Babil Kralligi adi altinda bütün Sumer ülkesine egemen ol­dular. Bu geçis devrinde Sumer okullari ve akademilerinde Sumer dili ve ya­zisi en yüksek düzeye çikarildi. Buralarda, Sumerlilerin yarattiklari dini ve edebi yapitlari birçok kopyalar halinde yazilarak, diger sehirlerdeki egitim kurumlarina, kütüphanelere gönderildi. Ülkede gittikçe çogalan Samiler Sumerce'yi ögrenmek, Sumerliler de Akadca'yi ögrenmek zorunda kaldikla­nndan, okullarda her iki dilde egitim yapildi. Babil Devleti kurulduktan sonra Sumerce halk dili olmaktan çikti, fakat Sumerlilerin egitim tarzi, dinleri, efsaneleri ve edebi yapitlari Babil okullarinda ögretilmeye devam edildi. Sumerce, Ortaçag'daki Latince gibi dinsel bir dil olarak hemen he­men Isa'nin dogumuna kadar sürdü.

Babilliler Sumer tannlarini, adlarini degistirerek kendilerine tanrı yap­mislar, bu tanrilara ait mabetler, dinsel törenler korunmus, ilahiler, dualar Sumerce okunmustur.

iö. 1500 yillarinda Akadca ve Çiviyazisi Ortadogu' da uluslararasi bir dil ve yazi haline geldi ve o ülkelerde, en azindan yazarlarin bu dili ögrenme zorunlugu ortaya çikti. Bu yüzden Sumer okullari ve programlari oralarda uygulandi. Böylece Babillilerin Sumerlilerden aldiklari kültür, dilleri ve ya­zisi yoluyla o ülkelere yayildi.

Yahudilerin, Hiristiyan ve Müslümanlarin atasi olarak kabul edilen Ib­rahim peyamber ve ailesi, Tevrat'a göre, Mezopotamya'da KaIde'li Ur'dan Harran'a göçmüs, oradan da bir tüccar kolonisi olarak Filistin'e girmisti. Onun askerleri ve para gücü ile kendi sahsi tannsini onlara tanri olarak ka­bul ettirmis ve bu arada Mezopotamya'dan getirdiklerini halka asilamisti (29).

En son olarak Babil Krali Nabukadnesar'in (604-562) Filistin'i ele geçi­rip bütün Yahudi bilginlerini Babil'e sürgün götürmesi, bu bilginlere Babil kütüphanelerini inceleme olanagi verdi.

Görüldügü gibi, Sumer dini ve edebiyati Israillilere çesitli çaglar ve yol­lardan ulasmistir. Tevrat'in, özellikle Musa tarafindan yazildigina inanilan ilk 5 kitabin, 12. yüzyilda yasayan Yahudi otoritesi Eben Ezra ve 16. yüzyilda yasayan Yahudi filozofu Spinoza, Musa tarafindan yazilmadigini, ancak Babil tutsakligindan sonra yazilmis oldugunu söylemislerdir (Robert Cooper, Thirteen Lectures on Bibel, s. 107). Yahudilere Babil tutsakliginin yaptigi etkiler hakkinda daha genis bilgi için Max I. Dimont,]ews, God and History,(NewYork 1962) p. 69-72.

Bu yazimizla, din kitaplarina Sumerlilerden geldigini açiklamaya çalisti­gimiz konular hakkinda bilgilerimizi, yine onlarin icat ettigi yaziya ve yazi malzemesi olarak kullandiklari kile borçluyuz. Onlar bozulan veya eriyen bir nesne üzerine yazmis olsalardi, bunlarin hepsi çözülmeyen bir sir olarak ka­lacakti.


**
29- Tevrat, Tekvin bab 14'de Ibrahim'in dögusçü, tüccar prens oldugu yaziliyor.
Evinde bu­lunan 308 usak veya askerini. kardesi oglu Lut'u kurtarmak için çesitli 
krallarla savastirmis. Cyrus Gordon'a göre (The Common Background of Greek and 
Hebrew Civilizations, p. 26) bu tür topluluklar askeri oldugu kadar tüccar da oluyorlar 
ve bulunduklari ülkenin sinirlarini ko­ruyorlardi.

**

ianna dumuzi

Sümerlerde bütün tanrılar arasında öne çıkan ve asırlar boyu diğer mitolojilere esin kaynağı olan, yazmayı, okumayı, aşkı, sevgiyi öğreten İnanna’yı, kil tabletlere kazınıp fırınlanarak günümüze kadar ulaşan Sümer anlatılarından izliyoruz.
İnanna ay tanrısının kızı, aşk, bereket ve savaş tanrıçası. Ama insana da yakın bir tanrıça, bekaretini basit bir bahçıvana kaptırıyor: 
Bir gün, bitki bitmeyen bahçesine gölge veren ağaçlar dikerek yeşilin bin türüne kavuşan Şakullina’nın güzel bahçesinde İnanna uykuya dalıyor. Şakullina aşk tanrıçasının güzelliğine kapılıp ona tecavüz ediyor. 
İnanna başına gelenleri anlayınca kızgınlığından ülkeye üç felaket salıyor, bağlar bahçeler kan içiyor, yıkıcı fırtınalar esiyor. 
  
O zaman kadın vulvasının yüzünden ne kötülükler etti
İnana vulvasının yüzünden neler yaptı,
diye anlatıyor yazıtlar.
Bilgelik tanrısı Enlil suçluyu bulup tanrıçaya teslim ediyor, Tanrıça da Şakullina’nın adını şarkılarında yaşatacağına söz verdikten sonra onu öldürüyor. (Zira Sümerlilerde bekaret çok önemliydi ve zorla tecavüz cezalandırılıyordu).
İnanna’ya iki kişi talip oluyor, biri çiftçi Enkimdu, biri de çoban kral Dumuzi (Temmuz). Tanrıçanın önce çiftçiye gönlü kaysa da sonradan kardeşi güneş tanrısı Utu tarafından ikna ediliyor:
Ey İnanna çoban Dumuzi seninle evlensin  
Ey mücevherler ve değerli taşlarla donanmış olan sen niye gönülsüzsün 
İyi kaymağını seninle yiyecek
Böylece Sümerli şairler seksi tanrıçalarını ülkenin ilk krallarından Dumuzi ile evlendirmiş daha sonra da onu çoban tanrısına dönüştürmüşler.
İnanna evlendikten sonra, yeraltında her geçitte bir giysisini bırakarak kızkardeşi Ereşkigal’i ziyarete gidiyor, ancak ölüler diyarından çıkması kolay olmayacaktır, yerine birini bırakması gerekir.
Yeryüzünde yerine bırakacağı kişiyi ararken Dumuzi’yi gönül eğlendirirken görünce çılgına dönüp yer altı dünyasına kocasını gönderiyor. Ama kralın kız kardeşi, Dumuzi’nin yerine yılın yarısında yeraltında geçirmeyi kabul ediyor.
İşte böylece her yılın bahar aylarında İnanna ve Dumuzi birbirlerine kavuşuyorlar. Bu kavuşma sırasında tapınakta tanrıçayı baş rahibe, tanrıyı da kral temsil ediyor ve kutsal törende kral ve tanrıça herkesin önünde sevişerek birbirlerinin oluyorlar.
Sümer panteonunda üç tanrı öne çıkıyor, EnkiEnlil ve İnana.  
Enki uygarlığın kurucusu, bilimin ve zanaatın ustasıdır. Ama İnanna, Enki’nin bilgeliğini ve gücünü elinden almakta kararlı. Eninde sonunda ulaşılmaz tanrının kenti Eridu’da kendisini yemeğe davet ettirmeyi başarıyor. Yemekte cazibesini kullanarak şarabın da etkisiyle Enki’yi ikna edip elindeki tüm bilgileri alıyor.
“Kudretim adına, kudretim adına
Kutsal İnanna’ya, kızıma, … 
armağan edeceğim,
Efendiliği, tanrılığı, 
yüce ve sonsuz tacı, krallık tahtını.
Kutsal İnanna aldı onları.
“kudretim adına, kudretim adına,
kutsal İnanna’ya, 
kızıma armağan edeceğim, 
Yüce saltanatı, asayı, 
yüce tahtı, çobanlığı, krallığı
Kutsal İnanna aldı onları.
Enki şarabın da etkisiyle sızıp kalınca da tanrıça gök gemisiyle kentine dönüyor. Tanrı Enki neden sonra kendine gelip verdiklerini geri almak istese de artık iş işten geçmiştir, tanrıça zaferle kentine dönüyor. 
Böylece uygarlık, sanat ve bilimin sırları da Uruk’a geçiyor. Bundan sonrası Sümerlerin altın çağıdır..